Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Meltem Kalender Öztürk
5,5 yaşında ikiz oğullarım var. Hafta içi onların okulu bizim iş yoğunluğumuz derken fazla zamanımız olmuyor o nedenle hafta sonlarını olabildiğince onlara göre organize etmeye özen gösteriyoruz. Hafta sonlarında; arkadaşlarının doğum günleri, tiyatro-sinema, sevecekleri şeyleri keşfetmek için hobi denemeleri, birlikte oyun oynamak ve ödev en çok yaptıklarımız. Hafta sonlarını düzenli aktiviteler ve bir aktiviteden diğerine koşarak proje yönetimi gibi geçirmeyi şu an için tercih etmiyorum o nedenle daha çok haftalık isteklerimize göre planlar yapıyoruz.
Doğal olarak onlar her zaman yanlarında olmamızı istiyorlar ancak kaçırdığım özel zamanlar oluyor. Örneğin geçen sene yılsonu aktivitelerine gidemedik. Babaanne ve dede gitti onlarla çok yakın olmalarına rağmen biz olmadığımız için bu konuda oldukça üzüldüler. Şu an sanırım iş hayatına dair en iyi bildikleri kavram toplantı olması.
OĞLUMLA GEÇİRDİĞİM HER DAKİKAYI DOLU DOLU YAŞIYORUM
Siemens Endüstri Sektörü Ülke Lideri Ali Rıza Ersoy (55) - Sarp Ersoy (18)
Ben 11 yaşında Aydın’daki ailemin yanında ayrılıp, Tarsus Amerikan Koleji’ne gitmiştim. Tekrar dönmem 17 yıl sürdü. Bu süreyi anne babamdan uzak geçirdim ve bunun ne demek olduğunu iyi biliyorum.
O yüzden oğlumla zaman geçirmek benim için çok önemli. Yine de Sarp ile (oğlum) beraber geçirdiğimiz zamanlar da bana hiç yetmedi. 1.5 yıl sonra ABD’ye okumaya gidecek ve şimdiden ‘kim bilir ne zaman tekrar buluşacağız’ diye düşünüyorum.
Bunların bilincinde, çok sınırlı yılları, çok yoğun geçirmeye gayret ettim. İşimin amansız yoğunluğu bize uzun zaman tanımayacağı için, geçen kısa zamanları derinlikli ve ikimiz için de keyifli hale getirmeyi hedefledim. Saymakla bitmez ama en çok iz bırakanlardan birkaç örnek vereyim.
Tarih Sarp’ın özel ilgi alanlarından biri oldu hep. Merak sardığı "tarihe” tutku ile bağlanabilmesi için, ailece özel rehber eşliğinde, sadece tarih konulu Kahire, Atina ve Roma gezilerine gittik. Bence çok daha keyiflisi, baba oğul 5 günlük Bizans ve Osmanlı tarihi turu için, sırtımızda çantalarla dolaşmamız ve Sultanahmet’te bir hostelde yatıp kalkmamız oldu.
Bununla da yetinmedik, "ya bizim gidip şu Orhun Abideleri’ne bir dokunmamız lazım” dedik ve Moğolistan’da, atalarımızın 2000 yıl önce yaşadığı topraklarda beraberce günler geçirdik.
15 yaşında tarih üzerine kitap yazmaya karar verdi. Tabii kitap yazmadan önce, dinler tarihi, siyasi tarih, felsefe tarihi, savaş tarihi gibi pek çok alanda yüzlerce kitap okudu. 250’ye yakın kitabı beraber tartıştık. ‘Son İmparatorluktan İlk Sultana’ adlı kitabını roman şeklinde yazdı ve kitap 2011 yılında yayınlandı. Kitap İstanbul’un fethini Bizans İmparatoru’nun gözünden anlatan bir yorum. Bu kitabı kendisine bizzat hediye etmek için Fener Rum Patriği’ni ziyaret ettik. Patrik ilgi ve çabasından ötürü Sarp’a, Amerikan Parlamentosu’nun kendisine verdiği bir madalyanın imitasyonunu hediye etti. Çok daha önemlisi Fener Rum Patrikhanesi ve Heybeliada Ruhban Okulu’nun arşivlerini Sarp’a açtı.
Birçok yemek kurslarına katıldık ve senede 4-5 kez "ağır” masalarda dostlarımıza "şölen” hazırlıyoruz.
Bir de Sarp’ın son dönemde futbola karşı bir ilgisi doğdu. Ben çok futbola yakın değilim, dolayısıyla bunu anlamakta biraz güçlük çektiğimi söylemeliyim ama piyano çalmaya ve 3 lisanını kullanmaya devam ettiği sürece bunda da bir orta yol buluruz diye umuyorum.
Amacım oğlumla geçirdiğim her anı dolu dolu yaşamak oldu. Daha birlikte yapacak çok şeyimiz olduğunu da biliyorum ama şöyle bir kafamı çevirip baktığımda ne kadar yoğun bir iş hayatım olursa olsun bunu her zaman başarabildiğimi rahatlıkla söyleyebilirim.
KALİTELİ ZAMAN DEĞERLİDİR
Filli Boya İnsan Kaynakları Direktörü Tuğba Çörtelekoğlu
Benim "kaliteli” zamandan anladığım, onlarla beraberken gerçekten onlarla olmak. Yani başka hiçbir şey ile ilgilenmemek, laptop açmamak, i-phone’dan mail kontrol etmemek, telefon görüşmesi yapmamak gibi şeylerden bahsediyorum aslında. Zihnen orada değilseniz hemen anlıyor çocuklar.
Bunun dışında fiziksel olarak ne kadar vakit ayırabildiğime gelince ise; genellikle hafta sonlarını eşim de ben de tamamen çocuklara ayırıyoruz. Biri 7 diğeri 1,5 yaşında iki oğlumuz var; Efe ve Ege. Hafta son İstanbul’un karmaşasından uzak hep beraber evde geçirmeyi tercih ediyoruz.
Hafta içinde ise tüm çalışan anneler gibi ben de ancak akşam birkaç saat onlarla beraber olabiliyorum. Açıkçası onların ihtiyaçlarına bağlı olarak zamanı yönetmeye çalışıyorum. Bu kadar yoğun temponun içinde bir önem-öncelik sıralaması yapmanız gerekiyor çocuklar söz konusu olsa dahi. Bir de belirli bir düzen oluşturmak önemli. Bu hem onların hayatını hem de benim hayatımı kolaylaştırıyor. Bu düzeni bozmamaya özen gösteriyoruz. Düzenli bir aile hayatının çocukların gelişim sürecinde çok önemli olduğunu düşünüyorum. Örneğin biz de her akşam gider gitmez yemek sonrası muhakkak önce abinin ödevleri kontrol edilir, sonra hep beraber oyun oynanır, abi bize piyano çalar ve sonra küçüğün uykuya hazırlık seramonisi başlar. Küçük uyuduktan sonra ise abi ile beraber meyve ziyafeti yapılır, biraz televizyon izlenir ve uyku hazırlıkları başlar.
Çocukların özel anlarını planlayarak yönetmeye çalışıyorum, böylece bu özel anları kaçırma ihtimalim düşük oluyor. Eğer zaruri olarak planlayamadığım bir durum varsa o zaman bunu muhakkak önceden oğlumla paylaşıyor ve katılamama nedenlerimi ona anlatıyorum. Bir de bu gibi durumlarda eşimle çok iyi paslaştığımızı düşünüyorum. O da böyle durumlara en az benim kadar önem veren bir baba, dolayısı ile genellikle ikimizde bulunmaya gayret etsek bile birimizin katılamadığı bir etkinliğe diğerimiz giderek ona yalnız olmadığını ve bizim için ne kadar değerli olduğunu hissettirmeye çalışıyoruz.
BERABER OLDUĞUMUZ HER AN ÖZEL VE KUTLAMAYA DEĞER
TAV İnsan Kaynakları Direktörü Yiğit Oğuz Duman
İşimle evi ayrı tutmaya gayret ediyorum. Çok klasik bir cevapmış gibi dursa da gayret ettiğim şey eve girdikten sonra işi en düşük seviyeye çekmek. Sırf bunun için işteki CEO’mun ve evdeki CEO’mun (eşimin) mesaj ve arama sesini farklı kodladım telefonumda.
Biz ne kadar vakit ayırmaya çalışsak da zaten çocukların kendi dünyalarında bize ayırdıkları vakit de sınırlı. Arkadaşlarıyla oynamayı tercih ediyorlar. Ben de böyle olmasını tercih ediyorum. Biz de çocukluğumuzu anne babamızdan çok sokakta arkadaşlarımızla geçirdik. Sırf bu yüzden sokakta rahat oynayabilsinler, arkadaşlarıyla daha özgür bir çocukluk geçirsinler diye şehir dışına taşındık diyebilirim.
Çocuklarla birlikteyken benim de keyif aldığım onların da seveceğini düşündüğüm şeyler yapmaya gayret ediyorum, bahçeyle uğraştığımız, biraz boğuştuğumuz, beraber yürüdüğümüz, bisiklete bindiğimiz anlar en yoğun beraber olduğumuz anlar. Ayça’nın (eşimin) beraber vakit geçirmemizi artırmaya dönük sürpriz organizasyonları da artı oluyor tabii.
Mezuniyet, gösteri, sunum, doğum günü elbette yanlarında olmaya gayret ettiğim günler ama sadece iş nedeniyle değil birçok kez farklı sebeplerden dolayı katılamadığım özel anlar oldu. Olamadığım anlarda geçerli bir sebebimin olduğunu biliyorlar ve benim de olduğum bir anda yeniden küçük bir kutlamasını hep beraber yapıyoruz. Bu tür günlerde hediye, ayrı bir ödül gibi şeyleri de pek kullanmadık ve kullanmayı da düşünmüyoruz zira insanın başarılarından mutlu olmasının yeterli olduğuna inanıyoruz. Özel günlere de bu bakımdan çok da bağımlı olmalarını istemiyoruz. Bizim için beraber olduğumuz her an özel ve kutlamaya değer.