Dr. Habibe Akşit: Y Kuşağı Beni Anlıyor mu?
Şu anda ülke nüfusunun %25’ini oluşturan Y kuşağı, önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde iş hayatındaki çalışanların %60’ını oluşturacak. 1980-2000 arası doğmuş ve Y kuşağı olarak adlandırılan bu kuşağın temsilcilerinin bir kısmı yönetim kademelerini hızla tırmanırken, bir kısmı öğrenimini sürdürüyor. Zamanla kuşağın kendi içinde de farklı davranışlar sergileyeceği kuşkusuz.
Hakkında çok şey söylenen Y kuşağının özelliklerini uzmanlar şöyle sıralıyor: En belirgin özellikleri, teknolojiyi iyi kullanmaları ve çok çabuk öğrenebilmeleridir. Bu açıdan eğitim ve öğrenmenin sürekli olması gerektiğine inanıyorlar ve kurumların eğitim ve gelişim olanaklarını önemsiyorlar. Bunun yanında çalışma ortamının çekiciliği ve kariyer fırsatları, bilgilerini uygulayabilme olanakları bulmaları kuruma bağlılıkları açısından önem taşıyor. Sorumluluk almak ve kendilerini ispat etmek istiyorlar. Bireysel kimlikleri önemli. Kendilerini ve tercihlerini rahatlıkla ortaya koyabiliyorlar. Girişimciler. Otorite kavramı yerine güven kavramını önemsiyorlar. Direkt emir almaktan ve ast olmaktan pek hoşlanmıyorlar. Onların istediği daha demokratik bir yönetim ve iletişim şekli. Ayrıca uzmanlar "Y kuşağını yönetebilmek için, onları anlamalı, fikirlerine önem vermeli, sorunlarını kendilerinin bulmalarına yardımcı olmalısınız” diyorlar. Şimdinin ve geleceğin insan kaynağını oluşturan bu kuşak kurumların yapısında da gerek İK uygulamaları olsun, gerekse çalışma şekli ve yönetin yapısı olsun yenilikler yaratıyor.
"Onları anlamak” anahtar kelime gibi duruyor. Peki hızlı ve yenilikçi olan bu kuşak acaba X kuşağını anlıyor mu? Yoksa böyle bir sorumlulukları yok mu? Zaten gelecekte iş dünyasını biz şekillendireceğiz, bireysel kimliklerimiz ve çok yönlü kişiliğimiz bizim için önemli "bizi anlamak” onların işi mi diye yaklaşıyorlar? Yoksa böyle bir soruyu hiç sormamalı mıyız?
Y kuşağından sonra gelecek yeni kuşak (Z) da, Y kuşağına benzer yaklaşımla "bizi anlayın ve kurumlarınızı bize hazırlayın mı” diyecekler. Bu doğal bir zincir olarak devam mı edecek?
Elbette hem kurum olarak hem de birey olarak bu ve benzeri birçok soruyu soruyoruz. Burada hatırlatmak istediğim nokta, gelecek kuşaklara yönelik olarak, onları kurumlarımıza çekmek ve yeteneklerinden yararlanmak için kurumlarımızdaki yaklaşım ve sistemleri hazırlarken, mevcut kuşakların entelektüel birikimlerinin değerini ele almanın önemidir. Mevcudu anlamak sorumluluğunu ihmal etmemektir. Bu aynı zamanda birlikte öğrenmek, birlikte değişmek, birlikte oluşturmaktır. Böylece yeni oluşacak yönetim modeli veya sistemler hem onları oluşturan şeylerden beslenmiş olacak, hem de onlardan bağımsız "yeni bir kimlik” oluşturacaklardır.
Uzmanlar Y kuşağı yaşlandıkça X kuşağıyla daha çok yaklaşacak diyor. Zaman gene her şeyi çözecek bilge bir el mi dersiniz? Kim bilir belki ikisi birlikte Z kuşağını nasıl yönetmeli, onlara nasıl koçluk etmeli diye kafa yoracaklar. Ve düğümü Z kuşağı çözecek.