Dr. Senay Kızılkaya: Çalışmak mı, yaşamak mı, yoksa ikisi de mi?
Ofisin kapısından içeri girerken yine gece yarılarına kadar ofisten hiç çıkmadan çalışacağınızı düşünüp canınız mı sıkılıyor? Ya da çocuğunuzun ilk karne heyecanında bile yanında olamadığınıza mı hayıflanıyorsunuz? "Keşke şöyle kahve mi alsam denizi seyrederek çalışabilsem" diye içinizden geçirdiğiniz oluyor mu? ARTIK BÜTÜN BUNLAR İŞ HAYATINDA MÜMKÜN!! İş yaşamına "çeşitlilik ve dahil etme” uygulamaları geliyor. İş ve özel hayatınızı dengede tutabileceğiniz bir çalışma şekli olabilir. Nasıl mı?
Günümüzde iş ve özel yaşamı ayırmak çok mümkün değil. Bu yüzden teknolojinin de yardımıyla iş ve yaşamı ayırmak yerine entegre etmek, hem işlerin aksamayacağı hem de kişilerin motive olacağı ortamı yaratmak gerekiyor. Bunun farkına varan şirketlerin sayısı ise gün geçtikçe artıyor. "Dahil Etme ve Çeşitlilik” kavramları iş hayatında yer bulmaya başladığından beri iş-özel yaşam entegrasyonunu daha fazla sağlayabiliyoruz.
İş-özel yaşam entegrasyonu dendiğinde önce olamayacak gibi düşünülebilir. Diğer yandan, bugün birçok özel şirket bu alanda attığı adımlarla müthiş uygulamaların altına imza atıyor. Bu kapsamda neler yapılıyor diye bir göz atacak olursak uzun bir liste önümüze çıkıyor. Çalışma mekanını kendin seç uygulamasından, esnek mesai saatlerine, yaz aylarında erken paydostan hobi kulüpleri, şirket içi kuaför, özel şirket indirimleri, çalışan danışma hattı, okulun ilk/son gününde çocuğunun yanında ol kampanyası, ücretsiz spor kulübü üyeliği gibi birçok uygulamayı sayabiliriz. Ancak bu konu çalışanlar tarafından daha az çalışılıyor diye algılanmamalı. Aksine günün her anı "işimi nasıl daha iyi yapabilirim” diye düşündüren bir sistem bu . Sadece daha esnek ve yapmak istediklerinize daha fazla fırsat tanıyan ve günü planlamanızı size daha fazla bırakan farklı bir iş yapma anlayışı hayatımıza giriyor.
Şirketler çalışanlarının motivasyonlarını yükseltmek, daha esnek ancak verimlilik odaklı çalışmalarını artırmak amacıyla burada saymadığımız daha birçok projeyi başlatmış durumda. Bu projeleri yaparken ekiplerin görüşlerinin alınması, ihtiyaçlarının doğru belirlenmesi en kritik faktör. Çalışma saatleri her ne kadar sınırlı da olsa projelerin yoğunluğuna göre kimi zaman özel hayatımızla iş hayatımızın birbirine girmesi kaçınılmaz oluyor. İş-özel yaşam entegrasyonuna önem veren firmaların performansları incelendiğinde ise ilginç sonuçlar çıkabiliyor. Şirket performansının iş-özel yaşam entegrasyonu odaklı çalışmalarla birlikte arttığını söylemek mümkün. Bu nedenle şirketler insan kaynakları süreçlerini tüm çalışanlarının eşit şekilde faydalanabileceği şekilde oluşturmaya başladılar. Başta global firmalar olmak üzere, şirketler ekipler içindeki farklılıkların iş performansını arttırdığını keşfettiler. Bugün birçok şirket "Çeşitlilik ve Dahil Etme” projeleri kapsamında kadın çalışanlarına özel yönetici geliştirme programları geliştirir hale geldi. Dünya Bankası’nın geçtiğimiz yıl KAGİDER ile başlattığı FEM- Fırsat Eşitliği Modeli projesine Türkiye’den de 11 şirket katıldı. Bu şirketlere bakıldığında firma içindeki kadın-erkek çalışan oranlarının ortalamada dengeli, yönetim seviyesinde ise bir çoğunda kadın yönetici oranlarının erkek yöneticilere nazaran daha yüksek olduğu görülebiliyor.
İş-özel yaşam dengesinin yansıra, Çeşitlilik ve Dahil Etme kapsamında yapılan işlerde temelde ırk, din, dil, cinsiyet ayrımı yapılmaksızın farklı kültürden çalışanların işin gelişimine katkı sağlayabilmeleri için eşit fırsatlara sahip olmaları hedefleniyor. Bu özellikle global şirketlerde yükselen bir değer. Dünyanın her yerinde bambaşka kültürlerden, farklı anlayışlardan ve inançlardan gelen ekiplerin tam olarak bu farklılıklarını faydaya dönüştürme çabası bir yerde. Sonuçlar muazzam. İş-özel yaşam entegrasyonunu sağlamış mutlu çalışanlar, eşit fırsatlara sahip bir ekip ve dünyanın neresinde olursanız olun çalışan memnuniyetinin en üst seviyede olduğu şirketler… Bugün iş dünyası bunları konuşuyor. Google gibi firmalara bakıyorsunuz. Genç, dinamik, şirketine bağlı ve çalıştığı yerde mutlu binlerce çalışanıyla müthiş bir performans sergiliyor. Kampüs o kadar heyecan verici aktiviteler ve imkanlarla dolu ki dışarı çıkmak bile istemiyorsunuz. Ancak her şirketin kültürü, yaptığı iş ve muhatap olduğu paydaşları farklı. O nedenle şirketler bu kültürü gözönünde bulundurup, kendilerine ve çalışanlarına en uygun modeli yaratmalılar. Bütün bu uygulamanın her şirkette aynı sonucu vermeyeceği de bir gerçek. Şirketler ihtiyaçlarına ve kültürlerine göre kendi modellerini oluştururlarsa başarılı iş sonuçlarına ulaşmaları gayet mümkün.
Çalışanların Y jenerasyonu ağırlıklı olduğu bir dünyada daha kişisel hizmetler, daha gruplara yönelik aktiviteler, daha fazla birliktelik ve çalışana değer duygusunun öne çıktığı bir düzenden bahsediyoruz. Bugün, "Ben” yerine "Biz” kavramının ön saflarda yerini aldığı bir iş hayatı geçerli. Günün ciddi bir bölümünü geçirdiğimiz çalışma ortamımızı daha zevkli hale getirebilmek ve ekiplerin iş-özel yaşam entegrasyonunu kurmasına yardımcı olacak uygulamaları hayata geçirmek şirketlerin öncelikleri arasında. Ekiplerini iyi dinleyebilen ve onların ihtiyaç ve beklentilerine hızlı ve doğru bir biçimde cevap verebilen şirketler çoktan başarılarını katlamaya başladı bile.
Uzun lafın kısası, artık şirketinizin kapsısından içeri girdiğinizde tüm çalışma arkadaşlarınızla güzel bir güne başlamanız ve şirketinizin performansını artırmanız mümkün. Hepinize iş ve özel hayatınızın dengede olduğu, eşit fırsatlara sahip olduğunuz keyifli ve mutlu günler diliyorum…
Dr. Senay Kızılkaya
Novartis Kurumsal İnsan Kaynakları Direktörü