Erim Hısım: Kime Bağlıyım
Yönettim, dünya var olduğundan beri varlığını sürdüren (bknz. Adem ve Havva, esasen kim kimi yönetmiş tam olarak bilinmemekte :) ve öyle anlaşılıyor ki sürdürmeye de devam edecek bir olgudur. Malumunuz üniversitelerimizde kürsüleri olan ders programlarında yer alan seminerleri ve hatta kongreleri de düzenlenen bir disiplinden bahsediyoruz. Hakkında binlerce kitap yazılmış, nasıl yapalım da yönetelim, nasıl olsun da yüksek verim alalım, ne yapsak da daha motive olsalar, nasıl daha çok üretir, nasıl daha çok satar ve nasıl daha çok kazanırız vb. gibi dertlerimizden ve diğerlerinden sebep varlığını sürdüren, bilim midir sanat mıdır tartışılagelen o kavramdan söz ediyoruz.
Kurumlarda yönetimin işleyişini anlamaya yarayan organizasyon şemalarımız vardır. Eğer gerçek durumu yansıtıyorsa ve güncellenmiş iseler birçok bilgiyi, işleyişi görebileceğimiz ve kimin kim yönettiğini de anlayabileceğimiz akış şemalarıdır bunlar. Yönetmekle idare etmek arasındaki farkı da algılayabiliriz biz bu sayede. Malum idare etmek günü kurtarmaktır ki bizim coğrafya da çok da yaygındır. Mesela temizlik yaparken külleri halının altına süpürmektir adeta. Oysa ilk fırsatta halı kaldırılır ve küller su yüzüne çıkıverir. Yönetmek ise bugüne ve daha çok yarına yönelik çalışmak ve kalıcı sonuçlar üretmektir. Gerektiğinde yöntemi, işleyişi ve akışı güncellemek ve yenilemektir.
Derslerde bile anlatırız. Bir çalışanın direkt olarak bağlı olduğu ve raporlama yaptığı kaç yöneticisi olmalıdır diye. Aslında soru bile olmaktan uzaktır bu cümle. Çünkü nettir ki bir çalışanın birden fazla direkt bağlı olduğu yöneticisi varsa işler karışacaktır. Hangisi ile işini çözebileceğini düşünüyorsa ona gidecektir doğal olarak. İşinin görüldüğüne de bakmak gibi bir hakka da sahip olacaktır doğal olarak. Demek oluyor ki çalışanlara tanımlanmış olan yöneticilerini belirlemek hem onların verimliliğini hem de yönetişimi sağlıklı kılacaktır. Net olarak ifade edecekse her çalışanın net ve tanımlı bir yöneticisi olması olmazsa olmaz gerekliliktir.
Oysa çekirdek ailelerimizde değişik ve kurumsal yapılara hiçte de benzemeyen farklı bir yapıdan söz etmek istiyoruz şimdi de. Ailelerimizdeki organizasyon şemasına bakalım bir de isterseniz :) Çocuk mesela kim tarafından yönetilir bir düşünelim. Teorik olarak onu üreten tarafından yönetilmesini bekleyebiliriz. Ancak bir çocuk üretiminin tek başına gerçekleşemeyeceği de malum :) Anlaşılıyor ki kurumlardaki yapıdan farklı olarak ailelerde birden çok yönetici karşımıza çıkmakta ki biz onlara Anne ve Baba diyoruz. Kurumlarda sorun olarak tespit ettiğimiz bu durumun ailelerde kaçınılmaz olduğunu anlamak hiç de zor olmayacaktır.
Geçenlerde JR Hısım, beni okulundan ve hatta müdürünün yanından aradı. Bu aslında rutin bir uygulama. Bir kabahati olan çocuk müdürün nezaretinde velisini arıyor ve suçunu itiraf ediyor. Aslında bir nevi cezalandırma yöntemi olarak kullanılıyor bu uygulama. Okul yönetiminin veliye bir şey anlatma ve aktarmasına da gerek kalmıyor bu sayede. Çocuk da belki yaşadığı bu itiraf zorluğundan ders çıkarabiliyor. Büyük olasılıkla işe de yarıyor olsa gerek. Bizim JR ile belli aralıklarla bu biçim telefon görüşmelerimizde oluyor doğrusu (kime çekti bu çocuk bilmiyorum :) Bu sık telefon görüşmelerinin belki bendenizin de zamanında yaramaz bir çocuk olmamla (genetik anlamda) ve hatta artık çocuk olmamakla birlikte yaramaz olmamla da bağlantısı olabilir.
Telefon görüşmesi yaptığımız günün ardından bizim JR’a kritik bir soru sorma ihtiyacı hissettim. Dedim ki ona, bu durumda neden anneni değil de beni aradın. Bu soruya gelen yanıt inanılmazdı ve sanırım yönetim bilimine de veri oluşturdu.
JR dedi ki; sabah sabah gerginlik çıkaracak kadar saf da değiliz yaani…
Ne demişler efendim "su yolunu bulur” eğer siz birden fazla yol bırakmışsanız nereden isterse oradan akacaktır.
Sanırım bu yazının da bitmesi gerekiyor, o halde bağlayalım efendim. Ne demiştik başlıkta kime bağlıyım. Gerçekten tüm çalışanlar için gerekli ve geçerli olan budur. Böylece işler daha iyi yürür ve yönetişim gerçek olur. Hatta galiba bu sayede bağlı olduğumuz davaya ulaşmakta daha kolay olacaktır.
Hayata gülelim ki oda bize gülsün.
Sevgiyle kalın…
Öğr. Gör. Erim Hısım
Yıldız Teknik Üniversitesi