Erim Hısım: yarATICILIK
Yaratıcılık, bir biçimde yıllardır herkesin gündeminde olan bir konu bu. İş dünyası ve İnsan Kaynakları alemi artık ekibe katmak istediklerinde aradıkları özelliklerin başına bu kavramı koymaya başladı. Çalışanların gelir geçer ve operasyonel işlerini yapmaları artık yetmiyor ve kimseyi tatmin de etmiyor. Bir biçimde işimizi daha hızlı yapmak zorundayız. Ayrıca hız da yetmiyor, aynı hızı yakalayanlar da olduğundan mutlaka farklı da yapmak, fark yaratmak ve rakiplerin arasından sıyrılmak olmazsa olmaz gereklilik…
Yaratıcılık konusuna kurumsal pencereden baktığımızda ise karşımıza İNOVASYON kelimesi çıkıveriyor. Ben dil uzmanı değilim elbette. Bununla birlikte neden bu kelimenin Türkçesini bulamadık bilemiyorum. Türkçemiz zengin midir fakir midir onu da tam bilemiyorum. Ama burada bildiğim şey bu olguyu anlatmak için kullandığımız kelime bu. Ayrıca birçok kelimenin Türkçeleştirilmesi yerine olduğu gibi kullanılması da yaygın bir alışkanlık sanırım. Ya dilimizden ya da başka sebeplerden, neyse bunu uzmanlarına bırakıp ben konumuza döneyim izninizle. Öte yandan bu biçimde telaffuz edildiğinde çok da havalı duruyor doğrusu. Anlayacağınız tam da bize göre :)
Ancak İnovasyon dendiğinde belki de işin en önemli kısmının, yani yeni ve farklı yapmanızın yetmeyecek olmasıdır. Bu yetmeyecektir çünkü yeniliğin ve farklılığın dışında iki olgudan da bahsetmek zorunludur. Bunlardan bir tanesi bu yeniliğin ve farklılığın uygulanabilir ve hayata geçirilebilir olması gerekliliğidir. Bir diğeri ve sanırım daha da önemlisi ise, mutlaka bir değer ve gelir üretmesidir. Yani Dünyada birilerinin bu yeniliğe para ödemeyi göze alması ve bedeline razı olmasıdır. Aksi takdirde değer üretmeyen hiç bir yenilik varlığını da sürdüremeyecek ve yenilik olmak yerine eskiler ve hatta hatırlanamayanlar arasında yer alacaktır.
Tamam, ne yapılması gerektiğini söyleyip duruyoruz. İyi güzel de ne gerektiğini söylemek yetmese gerek. Daha önemli ve gerekli olan ise bunu nasıl yapacağımızın dile getirilmesi olmalı. Belki de herkes bunun cevabını bekliyor bizden şu anda…
Geçenlerde Üniversite seminerlerimizden birisine gitmiş ve konuşma sıramızı bekliyorduk. Biraz biz erken geldiğimizden biraz da önceki konuşmaların sarkmasından olsa gerek bir önceki konuşmacının konuşmasının son bölümünü dinleme şansımız oldu. Konuşmacının salondakilere yaratıcılığın formülünü vereceğini taahhüt etmiş olduğunu anlamak zor değildi. O kadar çok sevindim ve heyecanlandığımı anlatamam. Kendi kendime dedim ki; iyi ki erken gelmişiz, birazdan hayati bir formülü öğrenmiş olacağız :) Tüm dikkatime rağmen konuşma bitmesine rağmen formülü anlayamamış ya da algılayamamıştım. Herhalde ben ıskaladım diye düşündüm. Neyse ki sıra bendeydi ve kendimi sahnede bulmuştum. Mikrofonu da kaptığıma göre artık hiç olmazsa salondakilerden formülü öğrenebilirdim. Ancak anladım ki konuşmacı sözünde durmamış ve formülü vermemişti :(
Salondaki demotivasyonu, olmazsa formülü ben veririm vaadiyle heyecana çevirdim. Elbette ki ben sözümde durdum...
Ve onlara dedim ki; yaratıcılık süngerimsi bir durumdur. Süngerin durumu ne ise yaratıcının durumu da odur aslında. Elimize aldığımız kuru bir süngeri sıktığımız da asla su çıkmayacaktır. Oysa sünger sıkıldığında su çıksın istiyorsak bir biçimde su ile süngerin buluşmasını sağlamak zorundayız. Artık bu nasıl sağlanır onu bilemiyorum. Bu bazen ortamdaki nemden (ki zaman alır) bazen su dolu kovaya daldırılarak ya da çeşme altına tutularak olabilir. Önemli olan sünger sıkıldığında suyu akabilsin, tıpkı denizin derinliklerinde doğa da bulunduğu gibi.
Artık sünger nasıl suyu emerse yaratıcı da nasıl beslenir ve neyle dolar onu kendisinin bulması gerekiyor elbet. Ne yaratmak ve üretmek istiyorsak o tür tüketmek gerektiğini de unutmadan. Söz gelimi iyi yazmanın çok okumaktan, iyi tasarlamanın çok izlemekten geçtiğini de unutmadan.
Son olarak da yarATICININ cesur olması ve üretmekten korkmaması gerektiğini de mutlaka söyleyelim. Ne kadar korkusuz olur ve ATARSANIZ o kadar da TUTARSINIZ…
Hayata gülelim ki oda bize gülsün.
Sevgiyle kalın…
Öğr. Gör. Erim Hısım
Yıldız Teknik Üniversitesi