Oğuz Erdoğan: Öğrenci Müdürler
Üniversiteyi bitiren gençlerin en büyük sorunu iş hayatına nereden ve nasıl başlayacaklarını bilememeleridir. Birkaç firmanın yaptığı yetiştirme programları hariç genellikle bütün ilanlarda iş deneyimi arandığını görüyoruz. Yeni mezunlardan en sık duyduğum şikayet, " Bizi işe almazlarsa, biz nasıl deneyim kazanacağız?” oluyor.
Ben de her defasında aynı cevabı veriyorum: "Okurken çalışacaksınız”.
DeFacto olarak çalışanlarımızın yarısı kısmi süreli çalışan üniversite öğrencilerinden oluşuyor. Bu şekilde çalışarak hem ailelerine yük olmadan eğitim alma, hem de iş deneyimi kazanma şansı buluyorlar. Öğrenciyken çalışan gençler, okulu bitirdiklerinde akranlarına göre iş hayatı hakkında çok daha fazla bilgi sahibi oluyorlar. Neyi yapıp, neyi yapmayacaklarını çok net bir şekilde öğreniyorlar. Hatta bizim gibi kısmi süreli öğrenci çalışanlarını, "geleceğin yöneticisi” olarak gören şirketlerde okullarının bitmesi ile birlikte yönetici pozisyonunda işleri de hazır oluyor.
Bu yılın başında yaptığımız üç atamayı öğrenci iken çalışmanın önemini göstermek için her ortamda anlatıyorum. Birkaç yıl önce üç üniversite öğrencisi, üç ayrı şehirde bünyemizde kısmi süreli çalışmaya başlamıştı. Erdal Kitapçı İzmit’te, Cemal Güler Ordu’da, Didem Algun de Antalya’da cep harçlıklarını çıkarmak için ailemize katılmıştı. Dün gibi anımsıyorum bir gün Didem depoda ürünlere alarm takarken, ona hedefini sormuştum. Mağazacılığı düşünmediğini, okuduğu İktisat bölümü ile ilgili bir işte çalışmak istediğini söylemişti. Ben de kendisine bu alternatifi de ciddi ciddi düşünmesini söylemiştim. Aradan üç yıl geçti. Bu üç arkadaşımız okullarına devam ederken önce tam zamanlı çalışmaya başladılar. Bir süre sonra açtığımız sınavları kazanarak yönetici yetiştirme programlarına dahil oldular. Sonrasında da bu programı tamamlayarak mağaza yöneticisi oldular. Bu yılın başında ise Cemal Güler - Karadeniz Bölge İK Uzmanı, Didem Algun - Akdeniz Bölge İK Uzmanı, Erdal Kitapçı - Mısır Mağaza Müdürü olarak atandı. Sınıf arkadaşları yeni mezun olarak iş hayatına nereden başlayacaklarını bilemezken, şu an üçü de kariyerlerine parlak bir şekilde devam ediyor.
Üniversitelere konuşmacı olarak gittiğimde " Kaç kişi herhangi bir işte çalışıyor” diye her defasında sorarım. Havaya kalkan ellerin sayısı yüzde beşi geçmez. "Ceketimi satar, yine çocuğumu okuturum” düşüncesiyle aileler çocuklarının çalışmasını engelliyor. Çoğu ebeveyn gibi bazı hocalar da öğrencinin çalışmayıp derslerine odaklanması gerektiğini düşünüyor. Geçenlerde Türkiye’nin göz bebeği bir üniversitede konuşma yapıyorum. Ben yine her zaman olduğu gibi okurken çalışmanın hasletlerini anlatıyordum. Bakışlarda bir anormallik vardı. Neden kaynaklandığını biraz sonra genç bir hanım öğrenci söyledi. Meğer ön sırada oturan hocaları da birkaç gün önce tam tersi bir söylemde bulunmuş.
Teorik eğitim almadan iş dünyasında büyük başarılar göstermiş birçok örnek var. Ama pratiği olmadan sadece teorik eğitimle ilerleyebilmek mümkün değil. İdeali, teori ve pratiği birleştirebilmek. Okurken çalışmak bu anlamda da büyük bir fırsat sunuyor. İddia ediyorum okurken çalışan gençlerin diğerlerine göre çok daha kısıtlı zamanı olmasına rağmen derste gördüklerini daha kolay anlayıp içselleştirebiliyorlar.
Maddi durumu kötü olduğu için çalışmak zorunda olan gençler mecburen girdikleri bu yoldan büyük yarar sağlayarak çıkıyorlar. Perakende ve hizmet sektöründe bizim gibi üniversite öğrencilerine çalışma fırsatı sağlayan birçok firma var. Sadece zorunda olanlar değil her öğrenci eğitim ve gelişimlerinin bir parçası olarak, hayata hazırlanmanın en etkili yolu olarak okurken çalışma seçeneğini iyi değerlendirmelidir.
Oğuz Erdoğan
DeFacto İnsan Kaynakları Direktörü