Ülke kültürümüz ve eğitim sistemimiz, sorumluluk alma konusunda sanırım bizleri çok da doğru yönlendiremedi!
Çocukken, bir yere çarpıp canımız yandığında dövdüğümüz masa ve sehpayı dün gibi hatırlıyorum. Sorumluluk hiç bizde olmazdı. Hatalı olan, yanlış yerde duran masaydı!
Büyüdük, diplomalarımızı aldık ve merdivenler ile tanıştık. Kariyer için en çok duyduğumuz kurumsal benzetme "Merdiven"di ve gördük ki kariyere giden yol "Merdivenler”den geçiyordu… İstediğimiz işi ya da terfiyi alamadığımızda sorumlu olan o sırada dolu olan ya da yanlış eğimde duran "Merdiven”di...
Sonra birçok yöneticimiz oldu ama bizi göremedi, keşfedemedi… Hiç anlayamadı…
Evlendik, çocuklarımız oldu, hata yaptıklarında sorumluluk, çocuğumuzu birlikte büyüttüğümüz eşimizdeydi…
"Sorumluluk”, bildiğimiz, tanıdığımız güzel bir duyguydu ama uzakta olduğunda kendimizi sanki daha iyi hissettiriyordu…
Günümüz gerçeği
Terfi, unvan ve yatayda –dikeyde hızla yükselen merdiven basamakları vs. beklentilerinin artırdığı dönemlerde İK Yöneticisi olma şansını yaşıyoruz. "Şans” diyorum çünkü yönettiğimiz fonksiyonda günümüz gerçeği; çalışan memnuniyetine odaklanma, daha güçlü iletişim ortamları oluşturma, daha farklı düşünme ve İK içindeki birçok başlıkta farklı sonuçlar üretmek yönünde zorlamakta…
Bireysel yetenekleri ve potansiyelleri dikkate alarak beklentileri doğru tanımlayabilmek, gelişim ve memnuniyet için farklı alternatifler üretebilmek hepimiz için artık çok daha önemli.
Neden mi?
Çünkü sadece yukarı doğru tırmanmak bazen uzun sürüyor, basamaklar dolu olabiliyor ya da gideceğiniz yer aynı doğrultuda son basamakta bittiğinde, çalışanınız artık mutlu olamıyor, iş tatmini yaşayamıyor… Ya da merdivenin son basamağını, bulunduğu yerden zaten gördüğü için de kendisini motive tutamıyor… Ayrıca bunları büyümeyen bir kurumda yaşıyorsa, İK veya diğer yöneticilerin alternatif çözümler bulma şansı daha da azalıyor.
Belki de bizim için en zor konulardan bir tanesi tam da burası… Kendi çalışma arkadaşlarıma ve işe alımda karşılaştığım adaylara naçizane tavsiyem, iş seçerken fırsatları kıyasladığınız check-listlerinizi bırakın, en başta düşünmeniz gereken "büyüyen bir kurum” olması diyorum…
En çok, en hızlı öğrenme, gelişme ve iş tatmini yaşama fırsatı bulabileceğiniz yer hızla büyüyen, her an dinamik bir kurum olmalıdır! Bazen aynı fonksiyonel alanda veya kademede uzun zaman kalmak durağanlığa, kendini tekrara sebep olur ve gelişme fırsatını kısıtlar. Genelde de böyle hisseder ve çoğu zaman mutsuz oluruz. Mutsuzluğumuza rağmen bazen alışkanlık bazen de istikrar kaygısıyla yeni fırsatları kendimiz için engelleriz…
Ancak, kurumlar hızla büyürken yapılacak işlerin miktarı bunu yapacak insanların sayısından daha çok olmaya başladığında ve hepimiz kendimizi zorlamaya başlayıp daha hızlı ve daha çok sonuç üretecek farklı görevler almaya başladığımızda neyi yapıp yapamayacağımızı ve sınırlarımızı da görmeye başlarız… Zaman zaman aşağı düştüğümüz sonra sıçradığımız bazen tıkandığımız ama sonuçta kendimize özgü bir rota belirlediğimiz bu dönemler bize oldukça fazla iş tatmini ve gelişim şansı verir.
Hem İK Yöneticisi olarak sunabileceğim opsiyonlardan hem de bir çalışan olarak öğrenme ve gelişme şansı bulacağım fırsatlardan dolayı benim için sorunun cevabında en başa alacağım kriter, "Büyüme potansiyeli çok hızlı olan bir kurumda olmaktır” olacaktır!
Zaman içinde gördüm ki, iç motivasyonun yüksek olması, başarı isteğinizin olması yaptığınız iş ne olursa olsun kendinizi işe adamanıza, duyguları ve tepkileri yönetecek kontrolünüz olması da kariyerinizi daha iyi yönetmenize fırsat veriyor… Bir de bunları sizi destekleyen, geliştiren bir yönetici ile hızla büyüyen, büyürken öğreten ve zorlayan bir kurumda yapabiliyorsanız, kariyerinizi yönetme şansına çok yakınlaşıyorsunuz demektir.
Yeter ki kendi gerçeklerimizi kabul edip enerjimizi doğru kurumda, doğru yöne odaklayalım.
Sorumluluk bizde kalsın!
Memorial Sağlık Grubu İnsan Kaynakları Grup Müdürü