Röportajlar

İpragaz / Selim Şiper: Kem Aletle Kamalat Olmuyor
İpragaz / Selim Şiper: Kem Aletle Kamalat Olmuyor
İpragaz’ın kurum kültüründen bahseder misiniz?

İpragaz ilk kurulduğu günden beri, Türkiye iş hayatının en fazla şekil değiştirmiş şirketidir. Kamudan, tamamen yabancı dediğimiz uluslararası sermayeye geçiş söz konusu olmuş, şirket yapılanması olarak her türlü değişik kompozisyonu yaşamıştır. Başlangıçtan beri ortaya konulan ortak değerler her normal insanın kabul etmesi gereken değerler olduğu için kurum kültürü, değişen şirket yapısına çelişkili olmamış. Baktığınız zaman çoğu şirket kurum kültürünü en iyi ve en süslü kelimelerle ortaya koymaya kalkar. Mühim olan, bu değerlerin yaşanıp yaşanmadığıdır. Bu açıdan bakıldığında şunu mutlulukla ifade edebilirim ki İpragaz’ın kurum kültürü dediğimiz, aslında birçok şeyin birleşeni olan şeyi bu şirkete geldiğinizde teneffüs edebilirsiniz. Bunun içeriği nedir derseniz, pek çok diğer firmalar gibi dürüst çalışmak, düzgün iş yapmak, mütevazı olmak, müşteri odaklı olmak gibi sıralanabilir. Ama önemli olan nokta bunların duvarda asılı, çerçevelenmiş yaftalar olduğu mu, yoksa hakikaten uygulanıyor mu olduğudur. Bence en büyük farklılığı budur. Ben bir çalışan olarak uygulanması için gayret ediyor ve bunun böyle olmasını temin etmek içinde beraber çalıştığım arkadaşlarımı etkilemeye çalışıyorum.

İpragaz olarak işveren markanıza yaptığınız yatırımları nasıl planlıyorsunuz? 

İşveren markasını, bir nevi şirketlerin insan kaynaklarının marketing uzantısı olarak görüyorum. Her şirket kendini sadece sattığı ürünleriyle veya hizmetiyle tanımlamaz ve tanıtmaz. Bunun ötesinde başka şekillerde de tüketicinin zihninde yer almaya çalışır. Biz buna marketing vasıtasıyla markamızı geliştirmek diyoruz. Baktığınız zaman birçok ülkede kurumsal şirketlerin fark ettiği bir gerçek var ki kem aletle kemalat olmuyor. Yani, kötü aletle iyi iş çıkmıyor. Bunun içinde genç, dinamik, etrafında ki diğer insanlardan farklı, çalışma isteğinde olan insanlara rağbet var. İnsan kaynakları arenasında ki rekabet burada başlıyor. Çünkü pek çok şirket gibi aynı insanları görmek istiyoruz. Bunu fark eden şirketler yeni yetişen gençlerin bulunduğu ortamlarda kendisini tanıtmak, kendi mesajlarını onlara iletmek ve onları kendilerine çekmek için bir şeyler yapıyorlar. Sonuç olarak kurumda bir üründür. Aynı şirketinizin ürettiği bir ürünü nasıl pazarlıyorsanız, kendi kurumunuzun da pazarlamasını yapmalısınız ki, daha iyi çalışanlar sizi tercih etsin ve dolayısıyla şirketiniz daha iyi noktalara gitsin. Bu noktada kendimize has bir yöntemimiz yok ama pek çok marketing kurallarını az çok aynıdır. Ne yapıldığı aynı nasıl yapıldığı farklı. Biz de bu nasılda ayrışmaya çalışıyoruz. Günümüzde her yaşa bir beden elbise olmuyor. En önemlisi biz aramıza yeni katılan genç arkadaşlarımızdan bu neslin ne istediğini, neyle etkilendiğini anlamaya çalışıyoruz. İpragaz olarak sosyal medyayı Türkiye şartlarında nispeten erken keşfetmiş ve değerini bilmiş bir şirketiz. Sosyal medya toplam marketing paketinin bir parçası. Yani sizin bugün sosyal medya tarafını ihmal edip bir marketing planı oluşturmamanız lazım. Klasik marketing kanalları hala geçerli olsa da onun yanında farklı kanalları da görmek gerekir.

Türkiye’de ki ekonomik büyümeyle ilgili geçtiğimiz yılları değerlendirip, 2013 yılı için öngörülerinizi paylaşır mısınız?

Yıldan yıla baktığınızda o yıllara ait bir takım unsurların pozitif veya negatif etkileri olabiliyor. Türkiye 2008- 2009’da yaşanan krizde -gerçi ben bunu makas değişimi olarak tanımlıyorum- çok yara almadan atlatmayı başarmış hatta bunu kazanca döndürebilmiş bir ülke. Bulunduğu stratejik konum nedeniyle etrafında olan bitenler (Irak, Ortadoğu vs.) zaman zaman pozitif, zaman zaman negatif etkiledi. Dolayısıyla geniş açıdan baktığınız zaman Türkiye gelişti, büyüdü hatta bunu pek çok ülkeye göre daha iyi yaptı. Ama Türkiye’nin asal bir sorunu var. Tabi ben enerji sektöründe bulunduğum için o gözlükle bakıyorum. Maalesef enerji kaynağı fakiri bir ülkeyiz. Bu nedenle bizim her zaman için bu tür göstergelerimiz, bizim arzu ettiğimiz güzellikte olamıyor. Enerji satın almak için çok büyük paralar harcıyoruz. En büyük avantajımız ise demografik durumumuz. Kısacası Türkiye kendi iç tüketimiyle ekonomik dinamizmini yüksek tuttu. Dilerim ki bu sürdürülsün. 2011 çok daha müsbet gitmiş bir yıldı. 2012 ona göre daha mütevazı kaldı ama bazı hareketlerde cari açığı dengelemek vs. gibi bilinçli yapıldı. Bunların kısmen başarılı olduğunu da görüyoruz. 2013 ise daha ürkek başladı. Sadece bizim sektörde değil, pek çok sektörlerde de enteresan bir durgunluk, dur bakalım ne olacak durumu var gibi görünüyor.

İş dışında hobilerinizden bahseder misiniz? En sevdiğiniz kitap, CD, film ve tatil destinasyonu? 

En sevdiğiniz kitap: Ruchir Sharma- Breakout Nations 

En sevdiğiniz film:  Jerry Maguire 

Dinlediğiniz müzik tarzı: Brazilya ağırlıklı Jazz, chill out, downtempo, lounge, house, deep house

En sevdiğiniz tatil yeri: Afrika 
Anasayfa CV Oluştur İş Ara Aday Giriş İş İlanı Ver