Pazarlama Reçeteleri
Satışın ve pazarlamanın temel kuralları nelerdir?
Satışın, pazarlamanın ve hatta siyasetin altın kuralı müşteriye veya seçmene saygı duymaktır. Saygı duymadığınız ve bunu hissettirmediğiniz bir kişiye mal da satamazsınız, oyunu da alamazsınız. İnsanlar samimiyetsizliği hemen hissederler. Müşteri velinimettir ve her zaman haklıdır. Pazarlamacının da siyasetçinin de işi müşteriye ya da seçmene ayar vermek, bilinçlendirmek, adam etmek değil, onun beklentilerini karşılamaktır. Zaman içinde bazı tutumlar değiştirilebilir ama akıllıca planlanmalıdır.
Firmalar kurumsal kimlik, marka değeri ve işveren markası çalışmalarında nasıl başarıya ulaşabilirler?
İşi uzmanına bırakarak ama tamamen teslim olmadan çalışmaya olabildiğince çok katkı sağlayarak. Türkiye’de şu an yaşanılan sıkıntı, şirketlerin marka kimliği gibi kısa, öz dokümanlarla çalışmaya aşina olmaması. Üç ay çalışarak yazılmış bir marka anayasası duvarı süsleyen bir geçersiz doküman muamelesi görüyor. Brif yazma, brif etme kültürümüz yok. Dilde karşılığı bile yok. Meslek de çok yeni. Ülkemiz iş dünyası satış ile pazarlamanın farkını doksanlarda anladı. O yüzden fazla da yüklenmemek lazım. Bu konulara geç girdik biraz. Geçenlerde Londra belediye başkanı ve şerifini bir konferansta dinledim. Kendileri ve sonra konuşan tüm ilgililer Londra markasının özünü, manifestosunu ezbere biliyorlardı. Daha da önemlisi bunu sindirmişler ve tüm aksiyonlarını yüzlerce yıldır o ilkeler çerçevesinde sürdürüyorlar. Biz de kamu yöneticileri farklılaşma, odaklanma, tercih ve vazgeçme gibi konulara çok uzak. Bunu becerdiğimizde çok mesafe kat edeceğiz.
Marka çalışmalarını doğru bulduğunuz markalardan örnekler verir misiniz? Kim neyi, nasıl doğru yapıyor?
Garanti en baştan beri neredeyse her şeyi doğru yapan bir marka olarak öne çıkıyor. BIM kitleyi anlama ve orta ve alt sınıflara yönelik çalışmalarıyla başarılı. Pegasus kural değiştiren cesaretiyle takdire şayan. THY son zamanlarda global atakta. Arçelik iş piyasada hiç mevzi kaybetmiyor. Efes Pilsen, Beko ve Vitra yurt dışında iddialı. Hazır giyimde LC Waikiki ve Koton dikkat çekiyor. Unilever, P&G, Coca Cola gibi uluslararası devler zaten işi iyi biliyor ve uyguluyor. Gıdada ise ETİ ilerde kitaplara girecek bir markalaşma hikayesi yazıyor iki binlerde.
İşveren markası, çalışanları mutlu etmek için midir?
İşveren markası en iyi profesyonellerin o şirketi tercih etmesi içindir. Çalışanları %100 mutlu etmek çok zordur. Ayrıca günümüzde işsizlik en önemli sorun. Seksenli yıllarda iyi okumuş, yetişmiş adam bulmak zordu. O yüzden çalışan memnuniyeti meselesi öne çıktı. Ancak geçen zaman içinde çok abartıldı. Bugün dışarıda onca işsiz varken içeridekileri daha da fazla memnun etmeye çalışmak tatminsizlik ve biraz "şımarıklık” yaratabiliyor. Açıkçası ben biraz kendi neslimde bu şımarmayı gözlüyorum. Birçok arkadaşım 15 sene önceki şartları referans alıp küçük sebeplerle işten ayrılıyor. Sonra yıllarca işsiz kalabiliyor. Bence çalışan memnuniyeti biraz fazla abartıldı ülkemizde. Aile dayanışması olmasa bu dönüşüm daha sert olacak ama aile desteği sayesinde birçok insan kendince karizmayı çizdirmeden idare edebiliyor. Önümüzdeki yıllarda bu işveren markası ve çalışan memnuniyeti konularında bazı değişimler bekliyorum.
Satışın, pazarlamanın ve hatta siyasetin altın kuralı müşteriye veya seçmene saygı duymaktır. Saygı duymadığınız ve bunu hissettirmediğiniz bir kişiye mal da satamazsınız, oyunu da alamazsınız. İnsanlar samimiyetsizliği hemen hissederler. Müşteri velinimettir ve her zaman haklıdır. Pazarlamacının da siyasetçinin de işi müşteriye ya da seçmene ayar vermek, bilinçlendirmek, adam etmek değil, onun beklentilerini karşılamaktır. Zaman içinde bazı tutumlar değiştirilebilir ama akıllıca planlanmalıdır.
Firmalar kurumsal kimlik, marka değeri ve işveren markası çalışmalarında nasıl başarıya ulaşabilirler?
İşi uzmanına bırakarak ama tamamen teslim olmadan çalışmaya olabildiğince çok katkı sağlayarak. Türkiye’de şu an yaşanılan sıkıntı, şirketlerin marka kimliği gibi kısa, öz dokümanlarla çalışmaya aşina olmaması. Üç ay çalışarak yazılmış bir marka anayasası duvarı süsleyen bir geçersiz doküman muamelesi görüyor. Brif yazma, brif etme kültürümüz yok. Dilde karşılığı bile yok. Meslek de çok yeni. Ülkemiz iş dünyası satış ile pazarlamanın farkını doksanlarda anladı. O yüzden fazla da yüklenmemek lazım. Bu konulara geç girdik biraz. Geçenlerde Londra belediye başkanı ve şerifini bir konferansta dinledim. Kendileri ve sonra konuşan tüm ilgililer Londra markasının özünü, manifestosunu ezbere biliyorlardı. Daha da önemlisi bunu sindirmişler ve tüm aksiyonlarını yüzlerce yıldır o ilkeler çerçevesinde sürdürüyorlar. Biz de kamu yöneticileri farklılaşma, odaklanma, tercih ve vazgeçme gibi konulara çok uzak. Bunu becerdiğimizde çok mesafe kat edeceğiz.
Marka çalışmalarını doğru bulduğunuz markalardan örnekler verir misiniz? Kim neyi, nasıl doğru yapıyor?
Garanti en baştan beri neredeyse her şeyi doğru yapan bir marka olarak öne çıkıyor. BIM kitleyi anlama ve orta ve alt sınıflara yönelik çalışmalarıyla başarılı. Pegasus kural değiştiren cesaretiyle takdire şayan. THY son zamanlarda global atakta. Arçelik iş piyasada hiç mevzi kaybetmiyor. Efes Pilsen, Beko ve Vitra yurt dışında iddialı. Hazır giyimde LC Waikiki ve Koton dikkat çekiyor. Unilever, P&G, Coca Cola gibi uluslararası devler zaten işi iyi biliyor ve uyguluyor. Gıdada ise ETİ ilerde kitaplara girecek bir markalaşma hikayesi yazıyor iki binlerde.
İşveren markası, çalışanları mutlu etmek için midir?
İşveren markası en iyi profesyonellerin o şirketi tercih etmesi içindir. Çalışanları %100 mutlu etmek çok zordur. Ayrıca günümüzde işsizlik en önemli sorun. Seksenli yıllarda iyi okumuş, yetişmiş adam bulmak zordu. O yüzden çalışan memnuniyeti meselesi öne çıktı. Ancak geçen zaman içinde çok abartıldı. Bugün dışarıda onca işsiz varken içeridekileri daha da fazla memnun etmeye çalışmak tatminsizlik ve biraz "şımarıklık” yaratabiliyor. Açıkçası ben biraz kendi neslimde bu şımarmayı gözlüyorum. Birçok arkadaşım 15 sene önceki şartları referans alıp küçük sebeplerle işten ayrılıyor. Sonra yıllarca işsiz kalabiliyor. Bence çalışan memnuniyeti biraz fazla abartıldı ülkemizde. Aile dayanışması olmasa bu dönüşüm daha sert olacak ama aile desteği sayesinde birçok insan kendince karizmayı çizdirmeden idare edebiliyor. Önümüzdeki yıllarda bu işveren markası ve çalışan memnuniyeti konularında bazı değişimler bekliyorum.