Yaratıcılığımı İş Yaşamına Entegre Ederek Başarılı Oldum
Sizi tanıyabilir miyiz? Mustafa Su nerede okudu, nerede doğdu, nelerden hoşlanır?
1953 Antalya doğumluyum. Orta öğrenimimi TED Ankara Koleji’nde, yüksek öğrenimimi ise Ortadoğu Teknik Üniversitesi İdari İlimler Fakültesi İşletme Bölümü’nde tamamladım. Mezun olduktan sonra 1976 yılında Türkiye İş Bankası Teftiş Kurulu Başkanlığı'nda Müfettiş Yardımcısı olarak göreve başladım. Bankada çeşitli kademelerde görev aldıktan sonra 1996 yılında, Türkiye İş Bankası Genel Müdürlüğü'nün İstanbul'a taşınması kapsamında, yeni Genel Müdürlük inşaatı projesini yürütme görevini üstlendim.
2001 ile 2006 yılları arasındaki beş yıllık süreci Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürü olarak geçirdim. 1 Şubat 2006'dan bu yana ise Anadolu Sigorta Genel Müdürlüğü görevini sürdürüyorum.
TED Ankara Koleji ve ODTÜ Mezunlar Derneği üyeliğimi gururla sürdürüyorum. Ayrıca, 2003 yılından bu yana Yönetim Kurulu Üyesi olduğum Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği’nde 2007-2009 yılları arasında Başkan Yardımcılığı görevinde de bulundum. Halen, Sigorta Bilgi Merkezi Koordinasyon Komitesi Başkanlığı görevini de sürdürüyorum.
Müzik en büyük tutkum desem abartmış sayılmam sanırım. Anadolu Sigorta bünyesinde de benimle aynı tutkuyu paylaşan arkadaşlarımın olması büyük mutluluk. Bu tutku bizi şirket bünyesinde bir orkestra kurmaya yönlendirdi.
Fırsat buldukça birlikte müzik yapıyoruz. İç etkinliklerimizde çalışanlarımıza ve acentelerimize yönelik konserler veriyoruz. Bunların dışında futbol ve tavla oynamaktan da keyif alırım.
35 yıldır çalışma hayatındasınız. Başarınızın sürekliliğini neye borçlusunuz? Sizce hayatta ve iş hayatında başarının şifresi nedir? Yeni mezun adaylara ve genç yöneticilere iş hayatında başarılı olmaları için izleyecekleri yolda önerileriniz nelerdir?
Başarımın sürekliliğini, yaratıcılığımı iş yaşamına entegre etmeye borçlu olduğumu söyleyebilirim. Elbette her zaman için planlı ve koordinasyonlu çalışmaya da gayret ederim. Zaten hangi meslek dalında veya hangi kademede çalışılırsa çalışılsın, yapılması gereken bence budur. Ancak hayal gücü ve yaratıcılıktan yoksun, salt katı bir disiplin ile çalışmak, diğer bir deyişle yaratıcılığı iş yaşamından uzak tutmak, başarılı olmanın en önemli saç ayaklarından birini eksik kılmak olur.
Yaratıcı bir insan; günlük olaylara ve nesnelere diğerlerinden farklı bakar ve değişik yaklaşım tarzları geliştirir. Bu durum hem o insanın yeteneklerini geliştirir hem de iş veriminin artmasını sağlar. Bu bağlamda yaratıcılığı aslında performans gelişimi ile bağlantılı görüyorum.
Genç yöneticilere ve yeni mezunlara önerim, öncelikle sabırlı olmalarıdır. Başarı, hızlıca ve kolay yoldan elde edilmez. Bu şekilde alınırsa zaten tatmin de vermez ve aynı süratle de kaybedilir. Eğitim tabii ki çok kıymetlidir ancak unutulmaması gereken deneyimin de önemli olduğudur.
Bu noktada ölçüyü iyi ayarlamak gereklidir. Eğer bir kişi tecrübesiz olduğu için sorumluluk almaktan kaçınıyorsa, bir diğer deyişle güvensizlik yaşıyorsa, bu sefer de deneyim kazanamaz ve diğerlerinin gözünde başarısız görünür. Böyle de olmamak gerekir. Özetlersek yaratıcı, sabırlı ve dengeli olmak benim iş anlayışıma göre sizi başarıya ulaştırır.
Türkiye’de sigortacılık mesleğine bakış açısı ve sigortacılık anlayışı giderek yükselen bir değer olarak görülüyor. Bu konuda sizin düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Sigortacılık Türkiye’de uzun süre, bir yan iş kolu gibi görüldü. En basitinden acentelik teşkilatının geçmişine bile bakarsanız bu olguyu yakalarsınız. Eskiden acenteler, yaptıkları diğer işlere ek olarak, ayrıca sigortacılık da yaparlardı. Çünkü sigortacılık tek başına para kazandıran bir iş değildi. Hacmi küçüktü, insanlar sigortanın önemini anlamaktan çok uzaktaydılar.
Bugün bu durumun önemli ölçüde değiştiğini görüyoruz. Artık kimse sigortacılık nedir denildiğinde "bilmiyorum” demiyor. İnsanlar az ya da çok sigorta yaptırıyorlar. Peki yeterli midir, bizce hayır. Biz isteriz ki ülkemizde sigortacılık Avrupa ya da Amerika’daki gibi olsun. Zaten bu amaç için de çalışıyoruz. Yeni ürünler geliştiriyoruz. İletişim kampanyaları hazırlıyoruz. Sosyal sorumluluk projelerine imza atıyoruz. Topluma vermek istediğimiz mesaj şudur: Bugün 1 lira ödeyerek yapacağınız sigorta, belki de sizin 100 liralık hasarınızı karşılayacak, sağlığınızı koruyacak. Sigorta yaptırmak aslında, kendine ve sevdiklerine yatırım yapmaktır.
Ben en nihayetinde, sigortacılığın, ülkemizde daha da iyi yerlere geleceğine ve hak ettiği değeri bulacağına inanıyorum, hatta inanmanın ötesinde bu şekilde olacağını biliyorum.
"Böyle Bir Fotoğraf Her Kuruma Nasip Olmaz” sloganıyla çıktığınız reklam kampanyası çok ses getirdi. Anadolu Sigorta’nın Türkiye’de özel bir yere sahip olduğunu düşünüyor musunuz?
Reklamlarımızdan sosyal etkinliklerimize kadar tüm faaliyetlerimizi gerçeğe ve toplumun beklentilerine dayanarak oluşturuyoruz. Bu açıklık ve öngörü, Anadolu Sigorta’nın Türkiye tarafından sahiplenilmesiyle ödüllendiriliyor.
Cumhuriyet’in kuruluşunu takiben 1925 yılında kurulan, Türkiye’nin ilk sigorta şirketi olarak, farklı düşünmemiz de zaten söz konusu olamaz. Sadece bu gerçek bile Anadolu Sigorta’nın Türkiye’de özel bir yere sahip olduğu realitesini ortaya koymakta. 86 yıllık geçmişe sahip, Türkiye’nin ilk sigorta şirketi olma unvanını elinde tutan bir kuruluşun, sigortacılık ve finans sektörünün gelişimine katkısı olmadığını söylemek büyük haksızlık olur.
Bu kapsamda, köklü geçmişimizi ve aynı zamanda ülkemizdeki sigortacılık ve finans sektörünün gelişiminin 85. yılını kutladığımız 2010 yılında, Türkiye’de sigortacılığın tarihini irdeleyen bir kitap çalışmasına da imza attık.
Prof. Dr. Zafer Toprak tarafından Anadolu Sigorta’nın arşivlerinden derlenerek, gerçekleştirilen bu çalışmanın, ülkemizin finansal tarihini, gelecek kuşaklara taşımak açısından çok önemli bir kaynak olduğunu düşünüyorum.
Anadolu Sigorta çalışanlarını nasıl seçiyor, özellikle dikkat ettiğiniz kriterler var mı?
Anadolu Sigorta, sektörüne öncülük eden her şirkette olduğu gibi, kendisini başarıya taşıyacak çalışanlar seçer. Anadolu Sigortalı olmanın, bu şirkette çalışmaktan daha öte bir şey olduğunu düşünüyorum. Göreve yeni başlayacak olan çalışanlarımızın bu potansiyele sahip olmasına ve Anadolu Sigorta’yı en iyi şekilde temsil edecek kişiler olmasına gayret ederiz.
Anadolu Sigorta çalışanlarını mutlu etmek ve motivasyonlarını yüksek tutmak için neler yapıyor?
Çalışanlarımıza her zaman bir bütünün parçası olduklarını hissettiririz. Yıl boyunca çeşitli vesilelerle gerçekleştirdiğimiz şirket etkinliklerimiz vardır. Bu etkinlikler uzaktan bakıldığında eğlenmek amacıyla yapılıyormuş gibi görülebilir. Ancak benim gördüğüm bunun çok ötesinde. Bu etkinliklerle esas olarak yapmayı hedeflediğimiz, çalışanlarımız arasındaki kişisel dostluğun ve insani ilişkilerin pekiştirilmesidir.
Bunun yanı sıra çalışanlarımıza ihtiyaç duydukları her türlü eğitimi veririz. Çalışanlarımız, Anadolu Sigorta’nın, kendileriyle var olduğunu gönülden hisseder ve bilir. Bu durumun iş performansını artırıcı bir etkisi olduğunu düşünüyorum.
1953 Antalya doğumluyum. Orta öğrenimimi TED Ankara Koleji’nde, yüksek öğrenimimi ise Ortadoğu Teknik Üniversitesi İdari İlimler Fakültesi İşletme Bölümü’nde tamamladım. Mezun olduktan sonra 1976 yılında Türkiye İş Bankası Teftiş Kurulu Başkanlığı'nda Müfettiş Yardımcısı olarak göreve başladım. Bankada çeşitli kademelerde görev aldıktan sonra 1996 yılında, Türkiye İş Bankası Genel Müdürlüğü'nün İstanbul'a taşınması kapsamında, yeni Genel Müdürlük inşaatı projesini yürütme görevini üstlendim.
2001 ile 2006 yılları arasındaki beş yıllık süreci Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürü olarak geçirdim. 1 Şubat 2006'dan bu yana ise Anadolu Sigorta Genel Müdürlüğü görevini sürdürüyorum.
TED Ankara Koleji ve ODTÜ Mezunlar Derneği üyeliğimi gururla sürdürüyorum. Ayrıca, 2003 yılından bu yana Yönetim Kurulu Üyesi olduğum Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği’nde 2007-2009 yılları arasında Başkan Yardımcılığı görevinde de bulundum. Halen, Sigorta Bilgi Merkezi Koordinasyon Komitesi Başkanlığı görevini de sürdürüyorum.
Müzik en büyük tutkum desem abartmış sayılmam sanırım. Anadolu Sigorta bünyesinde de benimle aynı tutkuyu paylaşan arkadaşlarımın olması büyük mutluluk. Bu tutku bizi şirket bünyesinde bir orkestra kurmaya yönlendirdi.
Fırsat buldukça birlikte müzik yapıyoruz. İç etkinliklerimizde çalışanlarımıza ve acentelerimize yönelik konserler veriyoruz. Bunların dışında futbol ve tavla oynamaktan da keyif alırım.
35 yıldır çalışma hayatındasınız. Başarınızın sürekliliğini neye borçlusunuz? Sizce hayatta ve iş hayatında başarının şifresi nedir? Yeni mezun adaylara ve genç yöneticilere iş hayatında başarılı olmaları için izleyecekleri yolda önerileriniz nelerdir?
Başarımın sürekliliğini, yaratıcılığımı iş yaşamına entegre etmeye borçlu olduğumu söyleyebilirim. Elbette her zaman için planlı ve koordinasyonlu çalışmaya da gayret ederim. Zaten hangi meslek dalında veya hangi kademede çalışılırsa çalışılsın, yapılması gereken bence budur. Ancak hayal gücü ve yaratıcılıktan yoksun, salt katı bir disiplin ile çalışmak, diğer bir deyişle yaratıcılığı iş yaşamından uzak tutmak, başarılı olmanın en önemli saç ayaklarından birini eksik kılmak olur.
Yaratıcı bir insan; günlük olaylara ve nesnelere diğerlerinden farklı bakar ve değişik yaklaşım tarzları geliştirir. Bu durum hem o insanın yeteneklerini geliştirir hem de iş veriminin artmasını sağlar. Bu bağlamda yaratıcılığı aslında performans gelişimi ile bağlantılı görüyorum.
Genç yöneticilere ve yeni mezunlara önerim, öncelikle sabırlı olmalarıdır. Başarı, hızlıca ve kolay yoldan elde edilmez. Bu şekilde alınırsa zaten tatmin de vermez ve aynı süratle de kaybedilir. Eğitim tabii ki çok kıymetlidir ancak unutulmaması gereken deneyimin de önemli olduğudur.
Bu noktada ölçüyü iyi ayarlamak gereklidir. Eğer bir kişi tecrübesiz olduğu için sorumluluk almaktan kaçınıyorsa, bir diğer deyişle güvensizlik yaşıyorsa, bu sefer de deneyim kazanamaz ve diğerlerinin gözünde başarısız görünür. Böyle de olmamak gerekir. Özetlersek yaratıcı, sabırlı ve dengeli olmak benim iş anlayışıma göre sizi başarıya ulaştırır.
Türkiye’de sigortacılık mesleğine bakış açısı ve sigortacılık anlayışı giderek yükselen bir değer olarak görülüyor. Bu konuda sizin düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Sigortacılık Türkiye’de uzun süre, bir yan iş kolu gibi görüldü. En basitinden acentelik teşkilatının geçmişine bile bakarsanız bu olguyu yakalarsınız. Eskiden acenteler, yaptıkları diğer işlere ek olarak, ayrıca sigortacılık da yaparlardı. Çünkü sigortacılık tek başına para kazandıran bir iş değildi. Hacmi küçüktü, insanlar sigortanın önemini anlamaktan çok uzaktaydılar.
Bugün bu durumun önemli ölçüde değiştiğini görüyoruz. Artık kimse sigortacılık nedir denildiğinde "bilmiyorum” demiyor. İnsanlar az ya da çok sigorta yaptırıyorlar. Peki yeterli midir, bizce hayır. Biz isteriz ki ülkemizde sigortacılık Avrupa ya da Amerika’daki gibi olsun. Zaten bu amaç için de çalışıyoruz. Yeni ürünler geliştiriyoruz. İletişim kampanyaları hazırlıyoruz. Sosyal sorumluluk projelerine imza atıyoruz. Topluma vermek istediğimiz mesaj şudur: Bugün 1 lira ödeyerek yapacağınız sigorta, belki de sizin 100 liralık hasarınızı karşılayacak, sağlığınızı koruyacak. Sigorta yaptırmak aslında, kendine ve sevdiklerine yatırım yapmaktır.
Ben en nihayetinde, sigortacılığın, ülkemizde daha da iyi yerlere geleceğine ve hak ettiği değeri bulacağına inanıyorum, hatta inanmanın ötesinde bu şekilde olacağını biliyorum.
"Böyle Bir Fotoğraf Her Kuruma Nasip Olmaz” sloganıyla çıktığınız reklam kampanyası çok ses getirdi. Anadolu Sigorta’nın Türkiye’de özel bir yere sahip olduğunu düşünüyor musunuz?
Reklamlarımızdan sosyal etkinliklerimize kadar tüm faaliyetlerimizi gerçeğe ve toplumun beklentilerine dayanarak oluşturuyoruz. Bu açıklık ve öngörü, Anadolu Sigorta’nın Türkiye tarafından sahiplenilmesiyle ödüllendiriliyor.
Cumhuriyet’in kuruluşunu takiben 1925 yılında kurulan, Türkiye’nin ilk sigorta şirketi olarak, farklı düşünmemiz de zaten söz konusu olamaz. Sadece bu gerçek bile Anadolu Sigorta’nın Türkiye’de özel bir yere sahip olduğu realitesini ortaya koymakta. 86 yıllık geçmişe sahip, Türkiye’nin ilk sigorta şirketi olma unvanını elinde tutan bir kuruluşun, sigortacılık ve finans sektörünün gelişimine katkısı olmadığını söylemek büyük haksızlık olur.
Bu kapsamda, köklü geçmişimizi ve aynı zamanda ülkemizdeki sigortacılık ve finans sektörünün gelişiminin 85. yılını kutladığımız 2010 yılında, Türkiye’de sigortacılığın tarihini irdeleyen bir kitap çalışmasına da imza attık.
Prof. Dr. Zafer Toprak tarafından Anadolu Sigorta’nın arşivlerinden derlenerek, gerçekleştirilen bu çalışmanın, ülkemizin finansal tarihini, gelecek kuşaklara taşımak açısından çok önemli bir kaynak olduğunu düşünüyorum.
Anadolu Sigorta çalışanlarını nasıl seçiyor, özellikle dikkat ettiğiniz kriterler var mı?
Anadolu Sigorta, sektörüne öncülük eden her şirkette olduğu gibi, kendisini başarıya taşıyacak çalışanlar seçer. Anadolu Sigortalı olmanın, bu şirkette çalışmaktan daha öte bir şey olduğunu düşünüyorum. Göreve yeni başlayacak olan çalışanlarımızın bu potansiyele sahip olmasına ve Anadolu Sigorta’yı en iyi şekilde temsil edecek kişiler olmasına gayret ederiz.
Anadolu Sigorta çalışanlarını mutlu etmek ve motivasyonlarını yüksek tutmak için neler yapıyor?
Çalışanlarımıza her zaman bir bütünün parçası olduklarını hissettiririz. Yıl boyunca çeşitli vesilelerle gerçekleştirdiğimiz şirket etkinliklerimiz vardır. Bu etkinlikler uzaktan bakıldığında eğlenmek amacıyla yapılıyormuş gibi görülebilir. Ancak benim gördüğüm bunun çok ötesinde. Bu etkinliklerle esas olarak yapmayı hedeflediğimiz, çalışanlarımız arasındaki kişisel dostluğun ve insani ilişkilerin pekiştirilmesidir.
Bunun yanı sıra çalışanlarımıza ihtiyaç duydukları her türlü eğitimi veririz. Çalışanlarımız, Anadolu Sigorta’nın, kendileriyle var olduğunu gönülden hisseder ve bilir. Bu durumun iş performansını artırıcı bir etkisi olduğunu düşünüyorum.